MEHMETÇİK

Daha doğmadan adı belliydi zaten
Erken doğmuştu, annesi tarlayı sularken.
Can dostu, arkadaşıydı, mahalleden Abdullah.
En sevdiği oyuncağıysa yaldızlı bir silah.

Beş yaşında bayram yerindeydiler erkenden.
Askerleri görmüştü, uygun adım yürürken.
Kader ağlarını örmeye başlamıştı.
Karar vermişti Mehmet'çik, asker olacaktı.

Yedi yaşındayken okula başladığında
Abdullah ayakkabı boyuyordu meydanda.
Öğretmeni gösterirken duvardaki Atatürk resmini
Polislere yakalanmıştı Abdullah, soyarken birisini.

Yıllar akıp gidiyordu, kum saatindeki taneler misali.
Mehmet, mehmetçik olmuştu; Abdullah bir serseri.
Artık unutmuşlardı birbirlerini can dostları
Değiştirmişti hayat onları. Yapmıştı birer can düşmanı.

Bir gün, teröristlerle çatışırken mehmetçik
Abdullah çıktı karşısına, hastaydı, incecik.
Yüreklerinde birer bulantı oldu, vücutları dondu.
Kalleş dünya ikisini de arkadan vurdu.
Tanıyamadılar birbirlerini, tanıyamazlardı zaten.
Ama farklı olmalıydı, farklıydı, şehit düşen ölenden.

Yatarken sırtüstü, gözleri açıktı Mehmetçik'in.
Semaya bakıyordu dimdik, umutla.
Sanki bir çocuk kadar şen, mutluydu
Askercilik oynayan bir çocuk gibi, arkadaşıyla.

Daha doğmadan Mehmetçik'in adı belliydi zaten
Erken doğmuştu, annesi tarlayı sularken.
Belki doğduğu gibi erkenden, gencecik öldü;
Ama doğarken ağladı; ölürken güldü.

Vasiyetiydi;
Şehitler diyarında rahat uyusun diye
Bir silah, bir Kuran, bir de Atatürk resmi koydular
Türk bayrağıyla korunan, tabutunun üstüne.

ÇOCUK