IŞIK VE ZAMAN
Şimdi, yazıyı okumadan önce etrafınıza bir bakmanızı, bulunduğunuz
yerdeki ayrıntıları gözden geçirmenizi rica ediyorum. Dikkatlice ve sindire
sindire. Etrafınızdaki herşeye dokunun, dokunamadıklarınızı görün, göremediklerinizi
duyun, duyamadıklarınızı koklayın, hatta bazılarını tadın.
Şu ana kadar beş duyunuzu kullanarak hissettiğiniz nesnelerin hala orada olduğundan emin misiniz? "Tabii ki eminim. İşte oracıkta duruyor" diyorsanız yazının devamını okumalısınız. "Hayır, emin değilim" diyorsanız sıradışı birisiniz demektir ancak yine de yazının devamını okumanız şiddetle gerekmektedir. Çünkü bilinçli olursak hepimiz geçmişi gerçekten görebiliriz!
Bilim dallarının ana amaçları ve prensipleri aynı olmakla beraber hepsinin ayrı alt amaçları ve yöntemleri vardır. Örneğin tarihçiler geçmişteki olayları incelerken antropologlar insanoğlunun gelişimini incelerler. Biyoloji de insan vücudunu inceler. Örneğin biyolojide kadavralar kullanılırken arkeologlar eski kentleri inceleyebilirler. Tabii ki bu bölümlenme yardımlaşma yoktur anlamına gelmiyor. Ancak şu an bizim için önemli olan yardımlaşmadan ziyade yöntem farklılıkları. Bakınız zamanda geçmişi görebileceğini iddia eden bir astrofizikçi neler söylüyor:
"Araçlarımız -fiziğin ve astronominin kullandığı yeni araçlar- sayesinde, evrenin geçmişini izlerini bulabiliyoruz. Ön-tarih uzmanlarının, mağaralarda kalmış fosillerden yola çıkarak insanın geçmişini yeniden kurdukları gibi, biz de evrenin geçmişini aynı şekilde kurabiliyoruz. Ama tarihçilere göre büyük bir avantajımız var: Biz geçmişi gözümüzle, doğrudan doğruya görebiliyoruz.
Işık saniyede 300 bin kilometre, yani bizim ölçülerimize göre son derece yüksek bir hızla yolculuk eder. Evrenin ölçülerine göre ise bu çok önemsiz bir hızdır. Işık bize Ay'dan bir saniyede, Güneş'ten sekiz dakikada gelir; oysa en yakın yıldızdan bize ulaşmak için milyonlarca yıl yol almak zorundadır. Şimdi teleskoplarımız çok uzak gök cisimlerini, örneğin parlaklıkları bizim tüm galaksimizin on bin misline varan quasarları gözlememizi sağlamaktadır. Bunların bazıları 12 milyar ışık yılı uzaktadır. Demek ki onları bundan 12 milyar yıl önce bulundukları durumda görüyoruz. (Yani teleskoplarımızı evrenin bir bölgesine çevirdiğimizde, aslında onun tarihinin bir anını gözlemlemiş oluyoruz.)
Bu anlamda teleskop bir "zamanda geri gitme" makinesidir. Tarihçilere eski Roma'yı görmek hiçbir zaman kısmet olmayacaktır, ama astrofizikçiler geçmişi gerçekten görebilir, gök cisimlerini eski durumları içinde gözlemleyebilirler. Orion bulutsusunu (nebula) Roma İmparatorluğu'nun sonlarındaki durumda görüyoruz. Çıplak gözle görülebilen Andromeda Galaksisi ise iki milyon yıllık bir görüntü. Andromeda'daki yaratıklar da bizim gezegenimize bakıyorlarsa, onu aynı gecikmeyle görüyorlardır: Yani insan türlerinin ilk çıktığı Dünya'ya bakıyorlar. (Yani geceleyin gözlemlediğimiz gökyüzü, gördüğümüz gök cisimleri, bu sayısız yıldızlar ve galaksiler hep birer yanılsamadan, geçmişin üst üste yığılmış görüntülerden ibaret.)
Sözün tam ve kesin anlamıyla, dünyanın "şimdiki" hali hiçbir zaman görülemez. Size baktığım zaman, bir mikrosaniyenin yüzde biri -ışık sizden bana gelinceye dek geçen zaman- kadar önceki halinizi görüyorum. Bu zaman aralığı bizim bilincimizle algılanamayacak kadar küçükse de, atomsal ölçülere göre hayli uzun bir süredir. Ama insanlar bu kadarcık bir süre içinde şıp diye yok olmayacaklarından, gördüğüm sırada sizin gerçekten orada bulunduğunuz varsayımını rahatlıkla yapabilirim. Güneş için de durum aynıdır: Işığın sekiz dakikalık yolculuğu süresince o da değişikliğe uğramaz. Geceleyin çıplak gözle görebildiğimiz, bizim galaksimizi oluşturan yıldızlar da göreli olarak oldukça yakın cisimlerdir. Fakat ancak güçlü teleskoplarla ortaya çıkarılabilen uzak yıldızlara gelince iş değişir. 12 milyar ışık yılı uzakta gördüğüm quasar, olasılıkla, bugün artık yoktur bile." ("O zaman görüşümüz daha uzağa, daha "erkene", Büyük Patlama'ya kadar da ulaşabilir mi?". Bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorsanız kitap-dergi köşemizde tanıtımını yaptığımız "DÜNYANIN EN GÜZEL ÖYKÜSÜ" kitabını okumanız gerekmektedir.)
Evet, bu bilim adamının belirttiklerini önceden de biliyor olabilirsiniz ancak bu çoğumuzun unuttuğu büyük bir ayrıntı. Belki bulunduğumuz odada olanları tam o anda oldukları gibi gördüğümüzü varsayabiliriz ancak uzaklığın zamanla ilişkisini ve tüm evren baz alındığında o çok güvendiğimiz ışık hızının ne kadar aciz kaldığını unutmamalıyız. (Bildiğiniz gibi mesafeler düşünüldüğünde en hızlı tepki verebileceğimiz duyumuz -tabii başka altıncı bir duyunuz yoksa- görme duyumuzdur.)
Aslında bu konuda biraz daha düşünülürse yeni yeni fikirlerin ortaya çıkması olasıdır, ki ben düşündüm; ancak bizim için önemli olan sizlerin de düşünmesi. Bu yüzden bu konuda sizlerin de yazılarını almak ve sitemizde yayınlamak istiyoruz.
SİZE,
FELSEFENİZE VE AKLINIZA GÜVENİYORUZ!
YENİ BİR YAZIDA KASHO'DA BULUŞMAK ÜMİDİYLE, HOŞÇAKALIN!
ÇOCUK
Bizimle paylaşmak istediğiniz bir
öneriniz veya eleştiriniz varsa
kashoweb@yahoo.com |